Taksi ile Uber’in Savaşı ve Sabotajın Tarihi

Bugünlerde sık duyduğum Uber ve taksiciler savaşına, Duke Üniversitesi’nden Michael Munger’ın feyz dolu “İlerleme ve Sabotajın Kökeni” sohbetinin etkisiyle değinmek istedim.

Sabotaj Kelimesinin Doğuş Hikayesine Kısa Bir Yolculuk

Zaman, 18. Yüzyıl Sanayi Devrimi’nin palazlanmaya başladığı yıllar. Buhar gücüyle çalışan motorların farklı sanayilerde üretimde kullanılmaya başlandığı ve fabrikaların seri üretimde yükseldiği yıllar. O dönem rakamlarına göre, ortalama olarak tekstilde ve hazır giyimde yüze yakın insanın üreteceği ve yapacağı bir işi, bir makineli üretim hattının tek başına yaptığı ve buna bağlı olarak hazır giyim ürünlerinin aşırı ucuzladığı ve tüketicinin artık giyim ürünlerini daha ucuza aldığı bir dönemin yılları.

Tüketici ve sanayici bu gelişmelerden mutlu olsa da bu gelişmelerden rahatsız olan bir grup vardı. Özellikle Fransa ve Belçika’da el tezgahında üretim yapan işçiler. İşçiler, tekstildeki bu makineleşmeyi kendileri için bir tehdit olarak görüyorlardı. Korkunun öfkeye, öfkenin eyleme dönüşmesi pek uzun sürmedi ve işçiler çekiç ve sopalarla makinelere ve makine kullanan fabrika ve atölyelere saldırdılar.

Bu gürültülü saldıranlar bir süre sonra dizginlendi ve farklı önlemler alındı fakat farklı bir tehlike vardı. Makineleşen fabrikalarda çalışan işçilerin bazılarında sabot adı verilen, sert ahşaptan üretilmiş takunyaya benzer bir ayakkabı vardı. İşçiler, gizlice sabotları makinelerin dişli ve silindirleri arasına atıyor ve uzaklaşıyordu. Sabotlar, sert ahşaptan olduğundan makineyi bozuyor ve üretim hattı duruyordu. Benzer saldırılar artınca sabotlar ile yapılan bu saldırılara sabotaj (sabotage), yapanlara ise sabotajcı (saboteur) adı verilmeye başlandı.

Sabot Ayakkabı
Sabot Ayakkabı

Peki Ne Oldu?

Motor gücüyle çalışan tezgahlardan vazgeçilmedi, üretici çekimser olmadı, tüketiciler ve girişimciler asla vazgeçmedi, hatta tekstilde makineleşmede standartlaşma yoluna gidildi ve bu önüne geçilemez bir değişimdi. Bu gelişim tüketicinin ve üreticinin o kadar lehineydi ki sabotajcılar tüm çabalarına rağmen bu gelişimi durduramadı.

Taksi ve Uber Kavgası

Bugünlerde ülkemizde sık duymaya başladığımız ve taksicilerin gerek yaptıkları eylem hazırlıkları gerekse taksilerine yazdıkları Uber karşıtı söylemler aslında sadece bizde yok. Benzer olaylar Paris’te de yaşandı. Taksiciler hararetli bir eylem yaptılar, Uber araçlarına ve şoförlerine saldırdılar ve Uber’e karşı ayaklandılar. Brezilya’da çok daha büyük olaylar oldu Uber’e karşı. Bu durum, her devirde yaşanan benzer doğum sancısı. Artık işlevini kaybeden firma, kurum ve yapıların boğulmama çırpınışları; inovatif ve yenilikçi kısaca yeni devrin yeni yapılarının ise doğum sancıları. Tıpkı Sanayi Devrimi’nin ilk yıllarındaki sabotajcıların çırpınışı, makineleşmenin yükselişi gibi.

Anadolu şehirlerinde taksiciler Uber ile henüz tanışmadıklarından pek haberleri yok, dünyayı takip etme gibi bir dertleri de olmadığından değişim kendilerini de ziyaret ettiğinde haberleri olacaktır fakat İstanbul’da bilerek Uber konusunu açtığımda taksicilerin; sosyal medya ve haberlerden yansıdığı kadarıyla durak ve plaka sahiplerinin ve bağlı oldukları oda ve derneklerin söylemlerinde bilindik, çaresizce taraftar toplama söylemleri var.

Bu söylemlere bir göz gezdirelim.

Yerli ve Milli Söylemler

“Uber yabancı, biz yerli milli bu ülkenin taksicileriyiz. Uber’e verilen para yurtdışına çıkar.” Buna benzer söylemler var. Böyle düşünecek olursak; Coca Cola, Pepsi, Microsoft, Apple, Samsung, Sony, Canon, Nikon, Toyota, Mercedes, BMW gibi sayfaları alacak farklı sektörden ve amaçtan global ve Türkiye’de faal markaların hepsini kovmak lazım. Uber, bir Türk taksici hangi vergileri ödüyorsa (ki ödüyorsa tabi), daha fazlasını kurumlar vergisine tabi olduğundan, kazancı kayıt altında olduğundan fazlaca ödüyor veya ödeyecek yapıda. İstihdam dersen, yine bu ülkenin insanını istihdam ediyor. Sadece kibar, bakımlı ve daha güvenilir kişileri istihdam ediyorlar.

Uber Emek Hırsızı Mı?

Uber, elde sigara ile av bekleyen bir emeğin değil. Fiziksel emekle para kazanan Uber şoförleri ve arkaplanda çalışan geliştiriciler, tasarımcılar, sistem uzmanları, yöneticiler ve diğer beyin takımıyla da zihinsel bir emeğin ürünüdür. Uber, insanların emekleri sonucu kazandıkları parayı yolu uzatarak gasp edenlere karşı yenilikçi bir iş modelidir. Uber, emek hırsızlarına karşı birebirdir.

Neden Uber’in Yanında Yer Almalıyız?

Uber sadece bir özne ve bir örnek. Olayın özü Uber’i sadece marka-şirket olarak görüp yanında olmak değil. Olayın özü; bir şirketin yanında yer almak değil bir fikrin, iyi şeyler yapanların, hayatı kolaylaştıranların, mevcudun daha iyisini sunanların, değişimi başlatanların, refahı artıranların yanında olmak ve gürültü çıkartarak, kendi çıkarları uğruna buna engel olabileceğine inanlara karşı yer almaktır. Bu nedenle Uber’in yanında yer almak gerekiyor.

Son

Dünya yeni bir gelişimin, yeni bir oluşum içerisinde ve hiç olmadığı kadar globalleşiyor. Ulus devletler güçlense de, milliyetçilik artsa da, sınırlar siyasi olarak var olsa da ekonomik ve ticari olarak gittikçe kayboluyor bu sınırlar. Bir ev hanımının Japonya’ya ürün satabildiği, kasabadaki bir insanın Çin’den 2 dolara ücretsiz kargo ile ürün alabildiği bir dönem ki henüz başlarındayız bu dönemin. Bir ülkeye hiç gitmeden o ülkede şirket açabildiğiniz, vergi mükellefi olabildiğiniz ve hatta ofis adresi gösterebildiğiniz bir dönem. Hiç el sıkışmadığınız, aynı ülkede dahi hiç bulunmadığınız Taylandlı birinin yıllardır personeliniz olabildiği bir dönem. Tabi bu bahsettiklerim sadece iş, ekonomi ve ticari anlamda gelişmeler. İnsansız araçlar, yapay zeka, yeni ulaşım yöntemlerinden bahsetmedim bile. Böyle bir dönemde yerli ve millicilik gibi popülist söylemler pek işe yaramayabilir. İnsanlar daima çıkarına ve refahına uygun davranırlar.

Bence gerçek anlamda yerli ve milli olmak; dünyayı takip etmek, değişimi izlemek, değişimi kestirebilmek ve değişime karşı değil değişimle paralel cesur adımlar atabilmektir. Böylece ülkenize ve toplumunuza faydalı yerli ve milli hizmetler sunabilir, hatta global şeyler çıkartabilir, en kötü haliyle global bir bilinç ve farkındalık kazandırmış olursunuz.

Değişimin karşısında dernekler ve oda başkanları ile duramazsınız. Siyasi destekle gelen regülasyonlar dahi gelişimi en fazla erteler ama engelleyemez. Siyasi desteklere ve regülasyonlara güvenmek sizi bir süre rahatlatır ama ardından çok daha yıkıcı bir değişimle karşılaşırsınız. Çünkü, siyasi destek ve regülasyonlar ile fanusa çevirdiğiniz sektör bünyenizin, global anlamda dışarıda yükselen değişime karşı bağışıklığı zayıf olacaktır.

Geçmişte sabotajcılar makineleşmeyi ne kadar engelleyebildiyse, el yazmacılar ve hattatlık mesleği için matbaanın geciktirilmesi günümüzde el yazmacıları ve hattatları ne kadar koruyabildiyse, uygulatmaya çalışacağınız önlemler de sizi o kadar koruyabilecek.

Uber olmaz Zuber olur, Zuber olmaz insansız taksi kullanan bir firma çıkar, insansız taksi olmaz insansız drone taksiler ile karşılaşırsınız. Belki şimdi mevcut olmayan ama bir anda trend olacak başka bir gelişme olur. Bunun yerine insanları kandırmayacak, küfür etmeyecek, mesafe beğenmemezlik etmeyecek, çıkardığı levye ile insanlara saldırmayacak, en uzun yoldan götürüp bir nevi silahsız soygun yapmayacak bir sisteme geçerseniz ve taksicilerin kazandığını plaka ve durak sahiplerine yığmadığı, kolayca taksicilik yapabileceği bir sistem kurarsanız, insanlar pekala sizi de tercih edecektir. Uber bizlerden kimsenin kardeşinin şirketi değil ama insanların onları tercih etmesi için çok fazla sebep var. Bu sebepler üzerine düşünüp, kafa yorarak yok olan iş alanınızı değişime adapte edebilirsiniz.

2 Yorum

  1. batı hayranlığının sonu hiç iyi görünmüyor. Benim babam geceleri sabaha kadar çalıştı, uykusuz günler geçirdi ve babamı çok az görebilirdim evet babam taksiciydi. Öyle yok hemen gelip uber muber biz bir bedel ödedik.

    • Batı hayranlığı ile bunun ne ilgisi var? 🙂 Üzgünüm ama babanız bizim için bir bedel ödemedi ve kimse ömür boyu taksici kazığı yemek zorunda değil, bizler de deli gibi çalışıp taksicilere bedel ödemek zorunda değiliz, kısaca kimse kimseye bedel ödemek zorunda değil 🙂

Düşüncelerini Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir