Geçmişte IT yöneticisi olarak üç yıldan fazla, dört yıldan az çalıştığım fuar organizasyon şirketinde tek erkek çalışandım. Satış, reklam, muhasebe kısaca tüm departmanlar genç ve çalışkan kadınlardan oluşuyordu. Halen görüştüğüm değerli arkadaşlar edindim. Evet şanslıydım.
Şirkette kadın personel sirkülasyonu çoktu. Departmanlara genellikle kadın personeller alınır fakat fuarcılığın aşırı koşturmacasını ve stresini kaldıramaz 3-5 ay sonra ayrılırlardı, zaten şirketi ayakta tutan ve çarkın dönmesini sağlayan genç ve çalışkan kadınlardan oluşan çekirdek kadroydu.
Çalışanlar arasında güzel bir bağ vardı. Özellikle her gün tekrarlanan kahvaltı zamanları, çay molaları, yemek araları ve kahve keyiflerinde ilişkiler masaya yatırılır, varsa dün yaşanan gelişmelerin sonucu sorulurdu. Kadınların birbirlerini nasıl gaza getirdiklerini, aynı şekilde nasıl çözüm aradıklarını ve ne tip sorunlara nasıl yaklaştıklarını, erkeklerden neler beklediklerini ve hangi tip kadınların hangi tip erkeklerden hoşlandığını neredeyse her gün dinleme ve gözlemleme fırsatım oldu. Harika deneyimlerdi.
Birazdan okuyacağınız hikayenin benzerlerini veya aynı kapıya çıkan farklı hikayeleri dinlemiş, gözlemlemiş birisi olarak bu tip olaylarda tarafların kararlarına anlam veremezdim, Robert Cialdini’nin İknanın Psikolojisi adlı müthiş kitabındaki tutarlılık ve bağlılık kavramı bölümünü ve Sara ile Tim’in hikayesini okuyana kadar.
Tutarlılık ve Bağlılık
Kanadalı psikologlar (Knox & Inkster, 1968) bahis oynayan insanlarlarla ilgili bir araştırma yaparlar. Araştırmadan çıkan sonuca göre; insanlar, bahisleri oynadıktan sonra kazanacaklarına, bahis oynamadan öncekinden daha çok inanıyorlardı. Benzer şekilde; gizli oylamadan sonra, oy kullanan taraflar oy kullandıktan sonra kendi taraflarının kazanacağına daha çok inanıyorlardı. (Regan & Kilduff, 1988) Psikologlar bu durumu sosyal etkinin sık rastlanan bir silahı olan tutarlı olma / tutarlı görünme isteğine bağlı olduğunu söylüyorlar. Buna göre, bir seçim yaptığımızda veya bir konuda fikrimizi açıkladığımızda, bu yaptığımız taahhütle tutarlı davranmak için kişisel ve toplumsal baskı hissederiz. Ayrıca iyi bir seçim yaptığımız konusunda kendimizi ikna edecek ve iyi hissettirecek şeyler düşünürüz.
Sara ve Tim’in Evlilik Hikayesi
Sara ve Tim tanıştıktan bir süre sonra partner olurlar. Tim işini kaybedince Sara ile birlikte yaşamaya başlar. Tim alkoliktir ve Sara ilişkinin gidişhatından memnun değildir. Tim’in alkolü bırakmasını, kendisiyle evlenmesini ve bir iş bulmasını ister. Tim ise her defasında bu talepleri red eder. Uzun ikna süreçleride sonuç vermez. Sara ilişkilerini bitirme kararı alır ve ayrılır.
Sara’nın eski erkek arkadaşı bu süreçte Sara’yı arar ve yalnız bırakmaz. Görüşmeye başlarlar ve çok geçmeden nişanlanırlar ve evlilik hazırlığına başlarlar. Düğün tarihini belirleyip hazırlıklara başlarlar davetiyelerle ilgilendikleri sırada Tim, Sara’yı arar pişman olduğunu, geri dönmek istediğini ve değişeceğini söyler. Sara, evlenmek üzere olduğunu söyleyince Tim ona fikrini değiştirmesini ve tekrar şans vermesini ısrarla ister. Sara red eder ve evlilik hazırlıklarına devam eder. Tim, Sara’ya kendisiyle evlenirse içkiyi de bırakacağını ve mutlulukları için her şeyi yapacağını söyler. Sara böyle bir durumda Tim’in daha iyi bir tercih olacağını düşünür, nişanı bozar, davetiyeler iptal edilir. Sara, Tim ile birlikte yaşamaya devam eder.
Başında karşı koymak, sonunda karşı koymaktan çok daha kolaydır.
– Leonardo Da Vinci
Son olarak.
Çoğu zaman sunduğumuz fikirlerimizde, yaptığımız şeylerde veya karar verdiğimiz konularda tutarlı olmak ve kendimizi iyi hissetmek isteriz, bunun için gerekirse kendimizi kandırabiliriz. (Conway & Ross, 1984; Goethals & Reckman, 1973; Rosenfeld, Kennedy & Giacalone, 1986) İnsan, duygusal savunma mekanizması ve mutlu olma çabası gereği farklı nedenlerle yaptığı seçimin en iyi seçim olduğuna kendini inandırabilir, çıkan pürüzleri tölere edebilir, gerekirse kendini kandırabilir ve kendini kandırmasına rağmen buna inanabilir ve bu hiç küçümsenemeyecek bir şeydir. (Doç. Dr. Sultan Tarlacı)