6 Şubat Depreminde Yaşadıklarım ve Öğrendiklerim

Böyle bir yazı yazmak istemezdim ama toplumsal hafızaya minik bir katkı ve sanki başımıza gelmeyecek sandığımız bir afeti yaşadığımızda neler oluyor, deprem bölgesindeyseniz sizleri neler bekleyebilir aktarmak istedim. Bu yazı sesli ve yazılı tuttuğum notların derlemesidir. Bu nedenle saat bilgisi de vereceğim. Hassas insanlar için rahatsız edici bir içerik olabilir.

Türkiye’ye geleli bir ay olmuştu ve ailemin yanına Adana’ya gelmiştim ve 6 Şubat’ta ilk deprem oldu. 

6 Şubat — 04:17 * İlk Yıkıcı Deprem

Benimle birlikte uyuyan kedimin üzerimde tepinmesi ve anormal sesler çıkarmasıyla uyandım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken önce avize hafif sallanmaya başladı. Daha önce deprem yaşadım ve deprem anında soğuk kanlılıkla güvenli yerde beklerim fakat alışık olmadığım bir şiddetlenme ve sarsıntı başladı, beklemeye devam ediyordum ve tamam dedim birazdan sarsıntı yavaşlayacak derken sarsıntı şiddeti daha da artmaya başladı ve sanki durmayacak gibiydi, bir süre sonra dışardan korkunç bir yıkılma sesi duydum ve ardından cam kırılma sesleri, dışardan gelen çığlıklar ve odanın sıva parçaları da üzerime düşmeye başlayınca “Buraya kadarmış” dedim içimden. (Kandilli Rasathanesi 6 Şubat 04:17 depreminin 3 farklı şokla 90 saniyeden uzun sürdüğünü, toplamda 400km uzunluğu bulan 5 fay segmentinin kırıldığını açıkladı.)

6 Şubat — 04:43

Arkadaşlarıma mesaj atarak bir problem olup olmadığını sordum. Uykular da kaçmıştı, tadımız da. Evi bize yakın olan arkadaşımla buluştuk ve enkaz nerede arıyorduk, işin aslı neler oluyor anlamaya çalışıyorduk.

Sokak köpekleri de o kadar korkmuş ki kulaklarını indirip inleyerek insanların yanından ayrılmıyorlardı. Fazlaca sokak köpeği gördüm ve hepsinin gözlerinde tarifsiz bir korku vardı. Kalabalık insan topluluklarına yakın durmaya çalışıyorlardı, neyse ki insanlar da onlara şefkat gösteriyordu. Bütün yollar kilitlenmiş, insanlar araçlarıyla şehri terk etmek istiyordu. Tüm ara sokaklar dahi tıkanmıştı.

6 Şubat — 05:11 * Aniden Kesilen Sesler

Bulvara çıkar çıkmaz Zeray Apartmanı B Blok’un yıkıldığını gördük ve 112’yi aradık, ihbar aldıklarını fakat yollar tıkalı olduğundan ulaşılamadığını söylediler. (Saat bilgisi bu aramadan) İçinde insanlarla birlikte yıkılan bir binaya bakmanın tarifi yok. Yıkılmayan komşu bloklardan inenler ise “Yıkılırken çığlıklarını duyduk, hepsinin sesi aniden kesildi” diyordu insanlar ve olayın şokuyla yarı ağlamaklı, yarı donuk. Daha önce böyle korkunç bir olay anlatımı dinlememiştim.

AFAD’dan geldiğini söyleyen birkaç kişi enkazı aydınlattı ve çalışma için ekip beklediler, bizleri de alandan çıkardılar. Bir süre bekledik ama çalışma hala yok, gün aydınlandı. Öfke ve çaresizlikle karışık “Ne olacak şimdi?” dedim görevliye, beklemediğim bir çaresiz bakışla “Bilmiyorum” dedi. Saat 10:00 gibi bir iş makinesiyle birlikte birkaç kişi geldi ve çalışmalar başladı ama o gelenler belediyeye ait iş makinesi ve çalışanlarmış. Kafa karışıklığı, öfke, duygusuzluk, hissizlik, çaresizlik ile eve döndüm.

6 Şubat — 06:09 * Kahramanmaraş’a Bir Telefon

Kahramanmaraş’ta 112’de acil tıp teknisyeni olan kuzenimi aradım, önce ulaşamadım, sonra o bana ulaştı ve;

“Elektrik yok, şehrin neredeyse tamamı yıkılmış, hiçbir şey göremedik gece, inleme ve yardım sesleri geliyordu. Ambulansın ve telefonun ışığıyla ve çevredekilerin yardımıyla çıkan yaralıları aldık, sürekli birilerini hastaneye taşıyoruz şimdi tekrar şehir merkezine dönüyoruz. İzlediğim tüm korku ve savaş filmlerini unut, öyle bir ortam” dedi. 

Günler sonraki ikinci görüşmemizde. Depremin ikinci gününde hala kimsenin gelmediğini, sadece 112’nin bölgede olduğunu, polis veya asker göremediğini, Azerbaycan’dan gelen arama kurtarma ekibine eşlik eden korumaların asayişe katkı sağladığını söyledi. 

Rus ekibi hastane kurmak için gelmiş fakat ortada onları yönlendirecek bir koordinasyon olmayınca beklemişler. Bu kısmı çok politize etmek istemiyorum çünkü afet durumunda bu ekipleri karşılayacak o şehirlerdeki AFAD ve belediye ekipleri de enkaz altında kaldılar ama Rusya’dan ve Azerbaycan’dan gelen ekipler o şehire ulaşıyorsa, çevre illerden veya depremin yaşanmadığı illerden bir kurum yetkililerinin ulaşması çok mu zordu? Sivas’taki fırıncı ekmek ve çorba yapıp Kahramanmaraş’a gelmeyi düşündüyse, bunu devlet aklı da düşünmeliydi.

Kuzenim, sağlam kalan bir bakkalın kendilerine bir şişe suyu ve bir çubuk krakeri 250 TL’ye sattığını. Şehirde insanların dördüncü güne kadar hiç yemek, ısınma ve temiz su bulamadığını söyledi.

6 Şubat — 13:24 * İkinci Yıkıcı Deprem

Adana’da evlerinde hasar olmayanlar evlerine girmeye başlamıştı. Ben de görüşmeleri ertelemek için mail atıp ardından sahaya dönecektim fakat kedim yine birden koşup saklandı ve bir süre sonra tekrar sallanmaya başladık, herkes gibi ben de bunun bir artçı olabileceğini düşündüm ama yanıldım. Bu ilk deprem kadar şiddetli olan 7.6’lık ikinci depremdi. Yine bitmesini bekledim…

Ardından ailemi kontrol etmek için dışarı çıktım ve bize yakın iki bina çığlıklar ile gözümün önünde yıkıldı. Ortam tozdan sis çökmüş gibiydi.

Ailemin güvende olduğunu öğrendim, o sırada otuzlu yaşlarda bir kadın ağlayarak “Evimiz yıkıldı, zor kurtulduk, ne yapacağız şimdi” dedi ve bana sarıldı. Hayatımda bu kadar çaresiz bir insan görmedim, ben de bu kadar çaresiz kalmadım. 

Tanımadığım bir kadın, tanımadığı birine ağlayarak sarılıyor ve bir çare arıyordu. Neyse ki ailesi de kurtulmuş, hepsini toparlayıp önce AFAD’ın o saatlerde kurduğu tek şey olan kayıt çadırına götürdüm ama maalesef çadır belirsizliği oluşunca, arkadaşımın tanıdığı yaşlı bir kadının müstakil evine yerleştirdik. 

6 Şubat — 14:44 * İşin Başa Düştüğünü Anlamak

Adana, diğer şehirlere nazaran hafif atlattı fakat buna rağmen ciddi bir koordinasyonsuzluğu tüm vatandaşlar gözlemledi. İş makinesi var, operatör var, gıda var, gönüllü var, kurtarma ekibi var, her şey var fakat bunları eşleştirip gerekli alana yönlendirme uzun süre yapılamadı. Normalde AFAD bunun için var. Bu boşluğu halk ve STK’lar birlikte hızlıca doldurmaya çalıştı ve büyük ölçüde başardı.

6 Şubat — 15:41 * Hatay’a Asla Ulaşamamak

İlk saatlerde Hatay’daki arkadaşlarıma da mesaj atmıştım ama hem WhatsApp mesajı ulaşmamış görünüyordu, hem de arama yaparak ulaşamıyordum.

6 Şubat — En Uzun Gece

Adana’da yıkılan binaların neredeyse tamamı Çukurova bölgesinde ve yürüme mesafesindeydi bize. Enkazlar hala bekliyordu, enkazların başında ise ailesi için her geçenden çaresizce yardım isteyen insanlar… 

Geçerken bir umutla kim olduğunuzu umursamadan sizden yardım istiyorlar, böyle bir çaresizliği dünyanın en kötü insanı bile yaşamamalı. Tepkisiz de kalamıyor insan, bir şeyler yapmaya çalışıyor, hepsi için ne yapabiliriz diye düşünüyor, bağlantılarımızı kullanarak birkaç kişi veya alet buluyorduk, bizim gibi gönüllüler de çoğalınca birbirimizin telefonlarını alıp bir WhatsApp grubu da kurduk ve sayımız hızlıca arttı, üstüne twitter’ı etkin kullanmak ciddi güç kazandırdı. 

Enkazlara gelenler tamamen gönüllü kişilerdi. Küreklerle, balyozlarla gelen sade vatandaşlar, inşaat işçileri, öğretmen, mühendis, doktor, öğrenci, simitçi… 

Üzülmeye Zaman Yok, Bize Vinç Lazım

Olayın sıcaklığından mı, ara sokakta olduğumuzdan mı bilmiyorum sadece 8 kişi bir enkazın başındaydık ve kurtarma ekiplerini bekliyorduk. Enkazın etrafını fenerle gezerken UMKE ekibi geldi, ben de o sırada kirişlerin arasında bir kadın kolu gördüm. Heyecanla yaklaşıp UMKE ekibine seslendim. Ekipten biri koşarak yanıma yaklaşırken, nabzını kontrol etmek için kolundan tuttum fakat buz gibiydi ve kol düştü, sıkışan bir kol değil kopan bir kolmuş. Yanıma gelen UMKE üyesi “Daha kötülerini de görebiliriz, şaşırmaya veya üzülmeye zamanımız yok, buraya vinç lazım, olursa çok hızlı olur, olmazsa yavaş da olsa yine ilerleriz” dedi.

Twitter paylaşımı ve kurduğumuz gruplar aracılığıyla 100 tonluk bir vinç bulduk üstelik operatörüyle birlikte… 

7 Şubat — Kıyamet Sonrası Filmin Başladığı Gün

Çok post apokaliptik filmler izlemişimdir. Bilirsiniz, dünyada bir savaş olur veya bir salgın hastalık sonucu fazla insan kalmaz… 

7 Şubat akşamı buna benziyordu durum. İnsanlar ısınmak için varillerde ateşler yakmış, binalarda hiç ışık yok, bazı yollar enkaz çalışmaları sebebiyle kapalı, yollar bomboş. 

Evde kalmak istediğimi söylediğimde inşaat mühendisi arkadaşım “Bari kontrol edelim” dedi ve bodruma indik, bodrum ve ilk iki kat önemli dedi, binanın yükü ve sarsıntı sırasındaki stres en çok buradaki kolon ve kirişlere yüklendiğinden bodrum ve ilk iki kat önemliymiş. İkinci kattaki evimiz ve anahtarını bize bırakan komşumuzun evlerini de kontrol ettik. Taşıyıcılar sağlam görünüyor, iç duvarlarda kırıklar var, bu problem değil ama sen yine de asıl incelemeyi bekle dedi.

Evde kalmak istiyordum, şimdi düşündüğümde akılsızca geliyor ama o zaman gayet rahattı içim ve evde kaldım hep. Bizim site dahil, hiçbir binada ışık yoktu. Benim için çok farklı bir stres deneyimiydi. Sanki dünyada kimse kalmamış sadece kedim ve ben kalmış gibiydi. 

Artçılar çok büyüktü, ABD Jeoloji Ajansı (USGS) verilerine göre 6 Şubat’ta ilk depremin gerçekleştiği 04.17’den itibaren 24 saat içinde en küçüğü 5.7 olmak üzere 12 farklı şiddetli artçı olmuştu, zemin adeta sürekli sallanıyordu. (İlk ay toplam 20 000 artçı olmuş ve bunların 58 tanesi 5 üzeri artçılardı ve nerede olursa olsun depremden etkilenen 10 şehiri sallıyordu.)

7 Şubat Gecesi — Asayiş Sorununun Hissedilmesi

Adana dediğim gibi diğer şehirlere nazaran hafif hasar aldı fakat buna rağmen bir asayiş zayıflığı hissedildi. Daha önce mahallenizde hiç görmediğiniz ve asla güven vermeyen, genelde kapüşonlu, üçerli dörderli gezen ve sanki deprem olmamış gibi çok keyfi yerinde tipler. Sitelere girip çıkan, apartman kapılarını zorlayan ne olduğu belirsiz insanlar. Polis devriye geziyor ama kim ne bilmiyor, üstüne çok fazla insan var dışarda. Bu kısımda yoğun öfke oluşturabilecek bazı detayları paylaşmayacağım.

8 Şubat — Hatay’daki Arkadaşımın Bana Ulaşması

Her fırsatta aradığım arkadaşıma ulaşmıyordum. Artık öldüğüne emindim ama bir yandan internetin olmadığı, şebekenin çekmediği haberlerini duyunca da yaşıyordur diyordum. Derken aşağıdaki gelişme oldu, ona SMS de göndermiştim meğer ulaşmış, bana SMS ile ulaştı. Bazen zayıf bir sinyal bulabiliyormuş, internet yok ve şebeke görüşme yapacak kadar güçlü değil ama SMS gidebiliyormuş bazen.

Millet Olmayı Hissetmek

Okullarda millet tanımını sıkça okuduk ama bu sefer hissettim millet olmayı. Diyarbakır, Van, Hakkari, Mardin, Trabzon, Rize, Sivas, İzmir, Balıkesir ve diğer şehirlerden gelen ve hiçbir çıkarı olmayan hatta şehirdeki işini bırakıp gelen esnaflar, özel sektördeyse izin alıp gelen gönüllü beyaz yakalar, mavi yakalar vardı. Bu insanlar omuz omuza enkazda ve arkaplanda çalıştılar, yemeğini suyunu paylaştılar sadece tek bir amaç için.

Diyarbakır’dan aracına ekmek yükleyip gelen biri vardı, bir kardeşini Hatay’a diğerini Adıyaman’a göndermiş. Onlar da benzer şekilde araca ekmek ve su yükleyip gitmişler, daha depremin ikinci günü üstelik. 

Adana’da büyümenin avantajı, fazlaca etnik grupla birlikte büyümektir. Kimsenin düşman olmadığını fark edersin, birbirimizden farklı yaşam tarzlarına ve kültürlere sahibizdir ama bizim ortak geçmişimiz, ortak acılarımız, ortak sevinçlerimiz ve ortak kaygılarımız var bunu görürsün, millet olmanın tanımı da budur zaten. Depremde bir kez daha bunu yaşadım ve gördüm. Keşke bu güzel birlikteliği yaşamak için afet olması gerekmeseydi.

8 Şubat — Bence Donmazlar Adana Sonuçta

Enkazın başında küçük bir çocuğu bekleyen bir adam vardı. “Nesi oluyorsun” gibi bir gereksiz soruyu sormak istemedim, adam sürekli ağlıyordu. “Soğuktan donabiliyorlarmış yaşasalar bile, kurtarılana kadar donarlar mı sence” dedi. Montun içinde üşüyordum o sırada ve “Sanmıyorum, donmazlar bence Adana sonuçta” dedim moral için. 

8 Şubat — Alkışlar ve Çığlıkların Gecesi

Nöbetleşe çalışıyorduk, enkazların yanında fazla fark etmiyordum ama gece 03 gibi eve geldim, duş alıp uyumaya çalışırken fark ettim. Alkış sesleri geldiğinde biri canlı çıkarılmış, sessizlik ve birkaç kişinin acı çığlığı duyulursa tanıdığının cansız bedeni çıkarılmış demekti bu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi beş üzeri büyüklükteki artçılar sallamaya devam ediyordu. 

Akıl Sağlığınızı Zorlayan Uygulama: Deprem Ağı Uygulaması

Umarım bu uygulamayı kullanma gereği duymaz kimse. Deprem Ağı adında (Earthquake Network) adında bir uygulama. Çalışma mantığı uzun fakat konumunuzu etkileyecek bir deprem olduğunda 10–20 saniye öncesinde telefonunuzda alarm çalmaya başlıyor. Her gün defalarca 4 üzeri deprem için uyarı veriyordu. En sıkıntılı olanı ise tam uyuduğunuz anda gelen alarm. Çaresiz bekliyorsunuz, önce çıtırdı, sonra avize sallanması, binanın esneme sesi ve deprem dalgasının tüyleri ürperten sesi. Bir yandan silmek de istemiyor insan bu uygulamayı, en azından haber veriyor uykudayken diyorsun.

11 Şubat — Ambulans Seslerinin Azaldığı Gün

Depremin ilk günleri çok fazla ambulans sireni duyuyorsunuz çünkü yaralı kurtarılanlar oluyor. Günler geçtikçe artık ambulans sesleri azalıyor çünkü artık enkaz altında yaşasalar bile susuz, aç, kimi kan kaybı veya soğuktan ölümler başlıyor. 

13 Şubat — Bir Yerden Hatırladığım Adam

Hastanelerde çok fazla kimliksiz hasta ve ölü birikince insanlar tanıdıklarını aramaya başlamıştı. Depremin ağır yıkım yaptığı Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’dan da hastalar ve cenazeler Adana’ya getiriliyordu. 

Bu sefer farklı şehirlerde olup tanıdıklarını bulamayan insanlar gruplara ve sosyal medyada fotoğraf paylaşıp yardım istiyordu, biz de hastanelerde çalışan tanıdıklarımıza gönderiyorduk. 

Bir fotoğraf düştü gruba, adamın biri tamamen kaldırılan enkazdan çıkmayan küçük kız çocuğunu arıyordu. Biraz yukarda bahsettiğim, 8 Şubat’ta “Bence donmazlar, Adana sonuçta” dediğim adam olduğunu fark ettim. Kızın teşhisi gönderdiği fotoğrafta ise kızı kucağına alıp kameraya birlikte gülümsemişler. Adam şöyle bir mesaj da yazmış “Çok küçük olduğu için kepçe molozlarla birlikte kamyona atmış da olabilir diye düşünüyoruz” 

Adamın gönderdiği fotoğrafın etkisinden kurtulamamışken üstüne bu mesajla iyice başka bir duygu haline geçtim. Soğuk kanlılıkla kızının cenazesini arıyordu adam ve aklına getirdiği olasılıklar kahreden cinstendi. Bir gün sonra fotoğraftan çocuğun bulunduğu hastaneyi öğrendik, maalesef morgdaydı çocuk. Bir şekilde gözden kaçmış adamın veya enkaz başında uyuklarken çıkarılmış çocuk çünkü hiç ayrılmıyordu oradan.

20 Şubat — Üçüncü Yıkıcı Deprem

Her gün onlarca şiddetli artçı oluyordu ve insanlar hala evlerine girmiyordu fakat bir kısım da yavaştan evlerine girmeye başlamıştı. 20 Şubat akşamı, artçı sandığımız bir sarsıntı başladı fakat sarsıntının şiddetlenmesi ve uzun sürmesi üzerine bunun yeni deprem olduğunu anladık. Merkezi Hatay olan 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki depremdi. 

Bu depremden sonra insanların ruh hali iyice bozuldu. Sokakta çığlık atanlar, kendini evden atmak isteyenler, yerde tepinenler, bayılıp düşenler, yeter artık diye bağıranlar… Bu son depremden sonra Adanalılar, özellikle Çukurova bölgesi neredeyse bir ay evine girmedi, hatta Çukurova’yı terk ettiler.

Son Notlar

  • Daha önce çok fazla ölümden dönme deneyimi yaşadım ama doğal afet çok başka bir şeymiş. Hiçbir şey sizin kontrolünüzde değil, çok zayıfsınız, çaresizsiniz ve ölüm tehlikesi önceki atlattığım vakalar gibi gibi gelip geçmiyor, geliyor ve sürekli ensende.
  • Afetzede normal düşünemiyor. İnanılmaz bir psikolojik, fizyolojik savaş veriyorsunuz. Bazen ani agresifleşmeler yerini anlamsız sakinliğe ve şoka bırakıyor. Bu halinizi o afeti yaşamayan kişiler asla anlam veremiyor. Bu nedenle bir afet yaşandığında lütfen o bölgedeki insanların normal düşünemediğini unutmayın.
  • İnsanın umut arayışı da bitmiyor. İnsan bir şekilde rutinlerine hızlıca dönmeye çalışıyor. Özellikle akşamları moral için katıldığım çadır ortamı sohbetlerinde bunu çok gördüm. İnsanlar derhal eski hayatına dönmenin yolunu arıyor.
  • Sosyal medyadaki destek ve acıyı paylaşma üzerine içerikler afetzedeler için çok büyük psikolojik destek oluyor. Asla yalnız ve unutulmuş hissetmiyorlar. Bir afet zamanı o bölge insanına destek mesajı bırakmak, paylaşım yapmak gerçekten büyük moral o insanlar için.
  • Afeti yaşamayan bir kesim tam olarak empati kuramıyor afetzedelerle. Akıl verici ve yargılayıcı paylaşımlar çok üzüyor. Örneğin; üçüncü yıkıcı depremde yıkılan evler oldu ve “Neden evine giriyor bunlar akıllanmadı” gibi şeyler paylaşıldı. Çadır yok, yaşlı, hasta ve küçük çocuklar var. Adana bile görmediği buz gibi havaya teslim, soğuktan hipotermi yaşayan bir kadın oldu üstelik aracında uyuyordu. Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve Hatay’ın soğukluğunu düşünemiyorum bile. 
  • Deprem çantasını bence evinizde değil aracınızın bagajında tutun, çantaya 300–500 TL de sıkıştırmayı unutmayın. Bir depremde enkazdan kurtulma ihtimaliniz benim tuttuğum istatistiğe göre %2, eviniz yıkılırsa %98 olasılıkla öleceksiniz, asıl macera kurtulduktan sonra başlıyor. ATM’ler para vermiyor, elektrikler kesilebiliyor, 3–4 gün su ve gıda gelmeyebilir bulunduğunuz bölgeye. Buna göre çantanızı elden geçirin derim.

Şimdiye kadar hep pozitif içerikler yazmışımdır. Hayatın güzel yanlarına değinmişimdir ama ilk defa böyle zor bir yazı yazdım. Yazmak zorunda hissettim kendimi ve yazıda en sık tekrar eden kelimenin “Çaresizlik” olduğunu fark ettim.

Bu yazdıklarım depremi hafif atlatan Adana’dan üstelik, ağır atlatan diğer şehirleri tahmin edersiniz. Şu an 30 Mart 2023 ve özellikle Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Malatya halkının uzun vadeli desteğe ihtiyacı var. 

Durumu iyi olan, şehir dışında bir tanıdığı olan bir şekilde yıkılan şehirleri terk etti. Geriye çaresiz, kimsesi olmayan, maddi gücü yetersiz insanlarla şehrini terk etmek istemeyen küçük bir grup kaldı. Bu insanlar yeni çadır bulmuştu, o çadırlar da bir hafta önce yaşanan sel ve ardından gelen fırtınada hasar gördü.

Bu insanların hayatı bir gecede yok oldu, lütfen bu bölge insanlarını unutmayın.

Düşüncelerini Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir