Sabaha Kadar Düşündüm Bu Sonuca Vardım

Yıl 2017, bir iş organizasyonunun yemeğindeyiz. Hani şu büyük yuvarlak masalar olur, etrafına dizilir davetliler, yemekten sonra birileri çıkar kürsüde konuşur, biz de alkışlarız, gereksiz bir ortam, gitmesen olmaz.

Bizim masada on kişi var, tanışma, kartvizit paylaşımı derken önce kendi aramızda ikişerli bir sohbet döndü sonra ne oldu bilmiyorum yanımdaki vatandaşın masaya derin devlet, illuminati, şifreler, CIA, Mossad, Passat coştuğunu gördüm. Masadakilerin “Yok artık X Bey yapmayın Allah aşkına” çıkışları da frenlemiyor, abi bilmemenin verdiği bir frensizlikle sol şeritten selektör yaparak geliyor. Çekilin yol benim diyor. 

“Benim burada ne işim var” duygusunu atlatıp hemen araya girdim ve şöyle bir sohbet döndü;
Ben: Bu konuştuklarınızın kaynağı nedir?
X Bey: Bir akşam kafama takıldı, sabaha kadar bunu düşündüm, o gün uyumadım, bu sonuca vardım.
Yani sabaha kadar düşününce vardığı sonuç kesin doğruluk içeriyordu. O gün eve döndüğümde ben de sabaha kadar bu olayı, bu adamın nasıl bir bünye olduğunu düşündüm, bir sonuca varamadım.

Bu olaydan sonra şunu fark ettim; deneyimleme, tecrübe etme, araştırma tarafı zayıf olan bir kesim var. Gerek iş hayatı gerek iş modelleri konusunda araştırma, deneyimleme ve tecrübe etme yerine şöyle bir düşünüyor, işi kafada kuruyor, kafada biraz para kazanıyor, sonra batırıyor ve “Bu iş tutmaz” veya “Çılgınca para kazanacağız” yanılgısına düşebiliyor.

Sadece tecrübe sayesinde bir şeyler öğrenebiliriz ve hiçbir zaman bir olayı akıl yoluyla tamamen kavrayamayız.
– F. Hayek

Tüm işlerimde aslında bunu yaşadım. Ayakkabı üretirken de, deri aksesuar işindeyken de, ihracat planları yaparken de…

En güzel veriyi tecrübeli kişilerden ve piyasaya, işe yavaştan girerek, gözlemleyip, piyasayı koklayarak yani deneyimleyerek edindim. Aksi halde deneyimlemeden bir hesap yaptığınızda evdeki hesap çarşıya uymuyor. Daima bilgisiz varsayım ile gerçeklik arasında devasa bir uçurum var. Bu uçurum sizi beklentinizden yükseklere fırlatabileceği gibi dibe de çakabilir. Her iki durumda da şok yaşamamak için deneyimlemek, veriye sahibi olmak hayati.

Sözün özü;

Giriştiğim işlerde, başlamadan önce etrafımdan hep “Nasıl yapamayacağım, nasıl batacağım, neden olmaz” anlatıldı. Hiçbiri de onların hesabı gibi olmadı çünkü verisiz varsayım üzerinden fikir yürüttüler. Uzun zamandan sonra e-postada tekrar böyle bir tiple karşılaşınca bir şeyler yazmak istedim. Hangi iş olursa olsun, doğru varsayımda bulunmak için gerçekçi verilere ihtiyacımız var. Gerçek veriler ortada yoksa, tecrübeye dayalı veriler yoksa yapacağımız şey varsayım değil yanlış hesap oluyor. Hem bilgi yok, hem tecrübeli kişi yok, ne yapacağız? İmkanımız ölçüsünde kendimiz deneyimleyeceğiz.

Artık sabaha kadar bir şeyler düşünen biri değilim ama ne zaman böyle bir insan profiliyle karşılaşsam, artık ben de bir sonuca varıyorum.

 

3 Yorum

Düşüncelerini Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir