Sosyal Medyadan Kötü Etkilenmeme Üzerine

Arada konusu olur. Eski ve öfkeli halimi tanıyanlar öfkemi nasıl yendiğimi, yenilerde tanıyanlar ise, özellikle sosyal medyadaki linç dalgalarında gelen hakaret ve nefret söylemine karşı, nasıl soğuk kanlı olduğumu ve hiç üslubumu bozmadan, moralimi bozmadan durumu idare ettiğimi sorar. Bu arada kimseyi engellemiyorum.

Bu Adama Üzülelim, Boktan Bir Hayatı Var

Bangkok’a gittiğim ilk yıl ve ilk hafta, gece trafik tıkalı, yan tarafımızda bir Irish Pub’da İngilizler ile İrlandalılar futbol maçı yüzünden birbirine girmiş. Polis bir İngilizi dışarı çıkardı ama adam aşırı öfkeli, çöp kutularını tekmeliyor, yere yatıp bağırıyor. Beyaz İngiliz adam, oldu öfkeden kırmızı adam.

Daha sonra arkadaş olacağım ve başka bir yazıda hikayesini anlatacağım taksiciyle (Channarong) aramızda şöyle bir sohbet geçti:
Taksici: Bu adama üzülelim.
Ben: Neden?
Taksici: Boktan bir hayatı var.
Ben: Tanıyor musun?
Taksici: Hayır.
Ben: Nereden biliyorsun boktan bir hayatı olduğunu?
Taksici: Çok öfkeli ve yönetemiyor, öfkesi onu yönetiyor, bu öfkeyle sadece boktan bir hayat sürebilir. Onun için üzülelim, yardıma ihtiyacı da olabilir.

Aydınlandığım olaylardan biridir bu. Zen üstatlarından ders almaya hazırlandığım dönemde, güzel bir deneyim olmuştu bu yaklaşım.

Yergiden Rahatsız Olmamak İçin Övgüyle Mutlu Olmamak

Öğrendiğim zihinsel disiplinlerden biri budur. Yergi bizi çok rahatsız ediyorsa, övgü beklentimizden olabilir veya bir şeyi yaparken övgü odaklı olduğumuz için yerginin kuvvetli fazladır.

Özellikle Türkiye gibi sevgisiz toplumlarda sevgi, ilgi ve toplumda kabul görme daima bir başarıya endekslidir. Okulda iyi bir not almak, iyi bir işe girmek, iyi bir maaş almak “Aferin evladım” almak ve etrafını ilgisini görmek için gerekli sebeplerden. Bu bizi övgüye odaklı yapabilir, etraftan onay bekleyen bir yapımız olmasına sebep olabilir ve bunun farkında olmayabiliriz.

Övgü aldığımızda teşekkür etmek ve gülümsemek fakat duygu seline kapılmamak önemli. Herkesin bildiği Yin Yang döngüsü de aslında bu zıtlıkların birbirini tamamladığını ve birbirinden bağımsız olmadıklarını da anlatır.

Olumsuz İnsanların Kendi Hayatlarıyla Sorunu Olduğunu Bilmek

Öfke ve nefret söyleminde bulunan, olumsuzluk odaklı, çok yakınan, bir şeyden bahsettiğinizde onun nasıl olmayacağını anlatan, bir haksızlığa uğradığınızda mağdur edeni değil sizi suçlayan kişilerin genelde kendileriyle ve hayatlarıyla ilgili sorunları vardır. O an siz denk geldiniz, başka zaman başkası denk gelecekti. Bu insanlar genel olarak zayıf kişilikte, kendine inancı olmayan, mazeretlerle kendilerine konfor alanı inşa etmiş kişiler. Olayın sizinle veya paylaşımınızla doğrudan ilgisi yok aslında.

Kötülüğün, İyilik Kadar Yaşamda Olmasını Kabullenmek

Yin Yang’daki başka zıtlık ise iyilik ve kötülük. Hayatta her zaman kötülük oldu ve olacak, bu hem kötü insanlar anlamında, hem başımıza gelecek kötü olaylar anlamında fakat iyilik ve iyi şeyler de olacak.

Ayrıca hepimiz, birilerinin kötü şeyler yaşamasına sebep olmuş olabiliriz, birisini üzmüşüzdür mutlaka, bilerek ya da bilmeyerek birileri bizden nefret etmiştir. Onlara göre de biz kötü insanlarız. Belki bunun farkında bile değiliz.

Kötülük Konsantredir, İyilik Seyrelti

Bu çok hoşuma giden bir tanım. Türkçe’ye böyle çevirdim. Kötü niyetli kişiler asidiktir, çok fazla sesleri çıkar, çok bağırırlar, ritmleri fazladır yani sık sık bunu yaparlar.

İyilik ise doğası gereği sakindir, seyreltilmiştir, yoğun değildir. Örneğin, iyi insanların fazla sesi çıkmaz ama yeri geldiğinde sizinledirler. İyi olayların da haberi kötü haberler kadar olmaz çünkü yapısı gereği konsantre değildir, yoğun bir duyguyu kolay kolay tetiklemez, travmatik de değildir genelde, oysa iyi şeyler de hayatımızda gayet var, görmeyi çabalarsak epey iyiliğin ve güzelliğin de hayatın içinde olduğunu fark edebiliriz.

Kötülüğün içinde iyilik, karanlığın içinde aydınlık, cehaletin içinde bilgelik; tüm kudreti ve olağanüstülüğü ile varlığını sürdürür. —

Gandhi

Kaldırıma Bırakılan Paket: Sosyal Medyada Paylaşımı

Sosyal medyada yaptığımız paylaşımın, herkese açık olduğunu ve kimilerinin bunu beğeneceğini, kimilerinin ilgisini çekmeyeceğini, kimilerinin ise tekme atacağını unutmamak ve buna hazır olmak lazım.

Bu adeta bir kaldırıma bırakılan paket gibi. Kimi paketi görünce korkup uzaklaşır, kimi bakıp geçer, kimi merak eder, kimi tekme atar, kimi şüpheli bulur polisi arar…

Farklı yaklaşımlara ve rezalet tepkilere hazırlıklı olmalı, böyle bir durumda şaşırmamalıyız.

Herkesi Ciddiye Almamak, Alamamak

Nasıl kaldırımda yürürken karşımızdan gelen herkesin fikrini önemsemiyor ve onlardan bir beklentiye girmiyorsak, aynı şeyi sosyal medya insanlarına da uygulayabiliriz.

Birisi tepki gösterdiğinde veya hakaret içeren şeyler yazdığında alınmıyor ve Channarong’un dediği gibi “Yazık, boktan bir hayatı var” diyorum. Bu öyle bir zihinsel disiplin oldu ki gerçekten üzülmeye başlıyorsunuz bu insanlara, oysa zaman kısıtlı ve hayat keyif almasını bilen için gerçekten harika. Bunu dünyanın çok fakir yerlerini gezmiş, Rio favelalarında kalmış biri olarak çok rahat söyleyebilirim.

Kendisiyle sorunu olan insanları ciddiye alamayız, onlara zaman da ayıramayız, ikna etmeye de uğraşamayız çünkü bizim zamanımız ve motivasyonumuz değerli.

Kendini Kanıtlamaktan Vazgeçmek

Sosyal medyada, insanlar garip bir şekilde sizden, sizi kendilerine kanıtlamasını isteyebilir. Bu çok komik bulduğum bir durum. Kimseye kendimizi kanıtlamak zorunda değiliz, isteyen araştırabilir bizi, beğenmeyen takip etmez, nefret eden de engelleyebilir.

Başkalarının, bizim hoşumuza gitmeyecek şeyler söylemesine alışmalıyız, buna izin vermeliyiz ve bundan etkilenmemeliyiz. İfade özgürlüğü ve aslında bizim de özgürlüğümüz için bu gerekli. —

Bertrand Russell

Kendimizi olduğumuz gibi kabullenip, kimseye kanıtlamamamız gerekiyor çünkü bu bizde yetersizlik duygusunu yükseltebilir.

Boy bu, kilo bu, tip bu, eğitim bu, deneyim bu kadar, kapasite bu, malzeme bu işinize gelirse; işinize gelmezse başka birine deme rahatlığını her alanda edinmemiz gerekiyor.

İnsanlar sizi aptal mı biliyor bırakın öyle bilsinler, sizi aşağılık biri mi görüyorlar bırakın görsünler, sizi gerçekten tanımak isteyen insanlar size zaten zaman ve şans verecektir. Bu insanlara kendimizi kanıtlamak zorunda değiliz, bizi istedikleri gibi bilebilirler.

Kafasındaki şablona göre yargılayan ise sizde olumsuz şeyler görmek için her şeyi yapacaktır. Hayata bakışı bu şekilde o insanların, size özel bir durum değil.

Kaldırımda yürüyen ve tanımadığımız yüzlerce insanlara kendimizi kanıtlama ve anlatma çabamız nasıl yoksa, sosyal medyada da böyle olmalı.

Bir Tepki Olarak Tepkisizlik, Cevap Olarak Cevapsızlık

Genelde olumsuz bir yaklaşıma maruz kaldığımızda karşı hamle yapmak ister ve karşı tarafa haddini bildirmeye meyilli olabiliriz. Oysa cevap vermemek de bir cevaptır, tepki göstermemek de bir tepkidir. Üstelik o kadar güçlü bir tepki ki bu, tepkisizliğiniz ve umursamazlığınız karşı tarafın zihnini yiyip bitirebilir çünkü bu insanların dünyaları küçüktür, sizin vereceğiniz aynı öfkede bir cevap bunlar için ciddi anlam taşır. Dünyamız bu kadar küçük olmamalı, daha önemli şeyler olmalı ve onlara zaman ayırmalıyız.

Türkiye’yi Anlamak

Hatrı sayılır ülke gezdim, gerçekten çok zor şartlarda insanlar gördüm, bazılarının arasında yaşadım sırf deneyimlemek için ve maalesef Türkiye gibi öfke, nefret, kaygı dolu ve sürekli mızmızlanan bir ülke görmedim. Üzgünüm, vatansever biri olarak bu cümleyi kurmak istemezdim.

Bu konuda hiçbir mazereti de kabul etmiyorum. İç savaş yaşamış, nüfusun üçte birini yakın zamanda kaybetmiş, her ailede mutlaka bir ölünün olduğu, varlıktan yokluğa düşen Kamboçya’yı da, onların gülümseyen mutlu insanlarını da gördüm. Bu örneği farklı ülkelerle çoğaltabilirim.

Mutlu olmak, hayata pozitif bakabilmek bir zihin yapısı ve bir kültürdür. Hayata dair bir planı olan insan mızmızlanmakla zaman kaybetmez çünkü kendine inancı vardır.

Türkçe içerik üretiyorsak, bu ülkenin insan sermayesini kabullenmemiz gerekiyor. Bizim insanımız böyle ve bunun yakın zamanda çözümü yok, bu konuda beklentimizi tamamen sıfırlamamız ve beklentisiz içerikler üretmemiz gerekiyor.

Maalesef sevgisiz bir toplumumuz var. Birey olamadığı için bireysel anlamda mücadeleci yanı da olmayan, başına bir şey geldiyse başkalarının yüzünden, bir şey yapamıyorsa başka sebeplerden, özgüvensizse aileden gibi ama kendisiyle ilgili bir sorun yoktur, hep masumdur, hep hakkı yenmiştir, hep mağdurdur, hep kurbandır… İyi bir hayat mı istiyor onu da birileri vermeli bu kişilere, başkaları yapabilir ama kendileri izleyicidir. Maalesef kendine inancı yok insanımızın.

Bunların hepsi de gerçekten bir sebep, buna itirazım yok ama insan bir yaştan sonra cesur kararlar verebilir ve hayatının direksiyonunu ele alabilir, bunu deneyimlemiş biri olarak sadece cesarete ve mevcut koşulları kabul etmemeyle bile değişiyor hayat.

Kısaca; biz toplumun geneli gibi olmazsak, başka bir hayatın mümkün olduğunu başkalarına da anlatabilirsek, başka kişileri etkilersek, onlar da başkalarını olumlu yönde etkileyebilir ve değişim ancak böyle, yani bireysel olarak başlayabilir.

Her şeyden önce bir şeyleri değiştirmek için değil, kendimiz için yapmalıyız, biraz bencil olmalıyız.


Dünya böyle bir yer çünkü sen böylesin.

— Tanrılar Okulu

Memento Mori

Ve ölümü hatırlamak, öldüğünüzde dünyada neler oluyor ben anlatayım 🙂 Bunu hem Zen tapınağında ölüm meditasyonu egzersizi yapmış, hem genç yaşta kuzenimi kaybettikten sonra gözlemlediklerimle birleştiriyorum.

Sosyal medyada haberiniz takipçilerinize bir şekilde duyurulur, takipçiler “Ben de tanıyordum onu” edasıyla güzel paylaşımlar yapar, birkaç story ve tweette yer bulursunuz, sonra sizi takipten çıkarlar ve hesabınız artık bir daha paylaşım yapmamak üzere terk edilmiş olarak kalır.

Ne linç edilmeniz, ne o öfkeli insanlar, ne moralinizi bozan nefret dolu yaklaşımlar… Her şey önemini kaybeder çünkü artık size ayrılan zaman dolmuştur.

Öfke, nefret, olumsuzluk zayıflık göstergesidir. Değerli zamanımızı, kendine bile faydası olmayan zayıf insanlar için ayırmamalı, onların kalibresiz yaklaşımlarına kafa yorarak geçirmemeliyiz.

Zaman değerli, yaşamak güzel…

Düşüncelerini Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir